
Hatay, 1939’da Türkiye’ye bağlandığı için 1940 yılının kutlamalarının yurt genelinde daha coşkulu kutlanması isteniyordu. Bu sebeple Adana’nın düşman işgalinden kurtuluşu olan 5 Ocak, 1940 yılı için daha coşkulu kutlanmalıydı.
Dönemin Milli Eğitim Müdürlüğü’nce Arif Nihat Asya’nın Edebiyat Öğretmenliği yaptığı okula; “5 Ocak kutlamasında, Saat Kulesi’yle Ulu Cami minaresi arasına Adana’nın tarihi bayrağı çekilirken, o güne uygun bir şiirin de, liseniz öğrencilerinden biri tarafından okunması uygun görülmüştür. Gereğini rica ederim.” şeklinde yazı gönderilir.
Konu ile ilgili Edebiyat Öğretmeni Arif Nihat Asya görevlendirilir. Öğrencilerine tüm kütüphanelerde yer alan ‘Bayrak’ ile ilgili şiirlerin derlenmesini ister. İster istemesine öğrenciler araştırır ve şiir bulunamaz. Araştırmanın tekrar yapılmasını ister ama sonuçlanmaz.
Arif Nihat Asya bu duruma bir nebze sinirlenir, bir nebze de üzülür. Kendi kendine ‘Bu şiiri sen yazacaksın.’ der.
Ve 4 Ocak gecesi gaz lambasının ışığında, kendi anlatımıyla;
” Bayrağımıza sığınarak kalemi elime aldım.
Şafak sökerken Bayrak şiiri hazırdı.
O gece, şiiri nasıl yazdımsa, öylece kaldı.” der…
İşte o gece bayrağımıza sığınarak yazdığı şiir ilk kez 5 Ocak’ta Adana’da okunur. Ve sonrasında Türkiye’ye şiiri ‘bayrak Şiiri’, Arif Nihat Asya da ‘Bayrak Şairi’ olur.
Ülkesine-milletine armağan ettiği şiirin doğum gününde, 5 Ocak (1975)’ta, yine ülkesine-milletine ve şiirlerine veda eder.
Yine bir 4 Ocak akşamındayız. Arif’in kaleminde şiir olan hissiyat tüm maneviyatıyla kurtuluşa bayrak olmuş Adana’nın üstündedir.
Ulu Önder M.K.Atatürk’ün de bahsettiği gibi Toroslarda son çadır tütene kadar da var olacaktır.
Kur(t)uluşa kan verenlere, can verenlere, bir kez daha saygı-dua ve minnetlerimizle…





