“Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır. Ben hiçbir zaman umudumu yitirmedim.” Mustafa Kemal ATATÜRK
İnsanlık tarihi boyunca bireyler, zor anlarda bir kurtarıcı bekleme eğilimi göstermiştir. Çünkü sorumluluk almak, yük taşımak, risk üstlenmek çoğu zaman zordur. Oysa beklemek, insanın kendi gücünü görmezden gelmesidir. Daha kolay olan, “Benim yerime bir başkası çözsün.” düşüncesine sığınmaktır.
Oysa gerçek çare, her zaman insanın kendi içindedir. Kişinin sahip olduğu öz yeterlilik—yani kendi becerilerine ve gücüne duyduğu inanç—onun en büyük dayanağıdır. İnsan, “Ben yapabilirim” dediği anda ilk adımı atar ve asıl kurtuluş yolunu açar.
Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün şu sözü tam da bu gerçeği anlatır:
“Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır. Ben hiçbir zaman umudumu yitirmedim.”
Bu söz, bireyin öz yeterliliğini yeniden hatırlatır. Durum ne kadar zor olursa olsun, asıl belirleyici olan insanın kendine olan inancı ve umudu kaybetmeyişidir. Umudu kaybetmeyen insan, sadece kendi yolunu bulmakla kalmaz; aynı zamanda başkalarına da ışık olur.
Elbette insanın bağlanmaya, güvene ve dayanışmaya ihtiyacı vardır. Ancak bu bağ, insanı edilgen kılmamalı; tam tersine onun özgürlüğünü, yaratıcılığını ve kendi potansiyelini ortaya koymasını desteklemelidir. Gerçek güven, başkasına bağımlılık değil; kendi potansiyelini fark edip birlikte büyümektir.
Öz yeterliliği yüksek olan bireyler, yaşamın zorlukları karşısında yılmazlar. Çünkü bilirler ki çözüm başkalarının elinde değil, kendi iradelerinde saklıdır.
Çare, dışarıda aranan uzak bir hayal değil; içimizde taşıdığımız, doğru anda harekete geçmeyi bekleyen bir güçtür.
Çare “BİZ”dedir.
Ve bunu fark edenler için hiçbir engel aşılamaz değildir.
İlhami Serdar KARAMAN –25.09.2025
x.com/iskaraman





