“Beni hatırlayınız.” Mustafa Kemal ATATÜRK

Her 10 Kasım sabahı, Türkiye aynı kalp atışında birleşir.
Siren sesleriyle birlikte zaman bir anlığına durur;
gözler dolar, yüreklerde sessiz bir saygı yükselir.
Ama Atatürk’ü anmak, yalnızca bir dakikalık sessizlik değildir.
Asıl mesele, o sessizliğin ardındaki sesi duymaktır.
O ses bir milletin yeniden doğuşunun, aklın ve bilimin zaferinin yankısıdır.

Atatürk Ülküsü

Atatürk’ü anlamak, onun devrimlerini ezberlemekle değil,
o devrimlerin ardındaki felsefeyi kavramakla başlar.
Çünkü Atatürk’ün ülküsü; bir kişinin değil, bir düşüncenin ölümsüzlüğüdür.

O, aklın öncülüğünde yürüyen bir ulus yaratmak istedi.
Karanlığı bilgiyle, yorgunluğu umutla, yoksulluğu üretimle yeneceğimize inandı.
“Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir.” derken,
sadece bir çağın değil, geleceğin pusulasını çizdi.

Bu söz, bir öğretmenin elinde rehber kitap,
bir öğrencinin gözünde yön bulucu ışık,
bir liderin vicdanında adalet ölçüsüdür.
Çünkü Atatürk’ün inandığı tek otorite, aklın özgürlüğüydü.

Düşünceyle Kurulan Cumhuriyet

Cumhuriyet, Atatürk için sadece bir yönetim biçimi değil,
insanın kendine inanma iradesidir.
O, bir uygarlık tasarımı yaptı.
Temeli insan sevgisi, harcı bilim, çatısı özgür düşünce.

Bu topraklarda düşünmeyi suç olmaktan çıkaran,
kadına seçme hakkı verip geleceği eşitleyen,
okulu hayatın merkezi hâline getiren bir liderdi o.
Her köy okulunda, her kara tahta başında,
onun ideali yeniden doğar.

Atatürk’ün vizyonu,
Batı’ya öykünmeden, doğuyu inkâr etmeden,
insanlığın ortak değerleriyle harmanlanmış bir Türk aydınlanmasıydı.
O, bilimle yoğrulmuş bir milliyetçilik,
vicdanla yoğrulmuş bir liderlik anlayışı geliştirdi.

Bilimle Aydınlanan Yol

Atatürk için çağdaşlaşma, şekil değil özdü.
Kılık kıyafetten önce zihniyetin değişmesi gerektiğine inandı.
O yüzden en büyük savaşı cehalete karşı verdi.
Cephede kazandığı zaferi, eğitimle taçlandırdı.

Köy Enstitüleri’nin ruhu,
Fabrikaların üretim coşkusu,
Türk Dil Kurumu’nun ve Türk Tarih Kurumu’nun aydınlığı
ve daha niceleri, hepsi o akıl devriminin izleridir.

O bilir ki, bir ülke yalnızca toprakla değil, düşünceyle büyür.
Ve bir milletin gerçek gücü, silahlarında değil, kitabında, laboratuvarında, okulundadır.

Bugün bilim insanı, öğretmen, öğrenci ve yönetici olarak
onun o büyük yolculuğunun birer yolcusuyuz.
Atatürk’ü anlamak, bilimsel merakı, eleştirel aklı, üretken emeği yüceltmektir.

Geleceğe Sorumluluk

Atatürk, bir çağı kapatıp bir çağ açtı ama en büyük eserini bitirmedi;
onu bize tamamlatmak üzere bıraktı.
Her bir nesil, Cumhuriyet’in bir tuğlasını yeniden koymakla sorumludur.

Bugün “Atatürk’ün izinde yürümek”, geçmişi tekrarlamak değil,
onun düşünce mirasını geleceğe taşımak demektir.
Bu yol, her öğretmenin sınıfında,
her öğrencinin kaleminde,
her liderin kararında yeniden çizilir.

Atatürk’ü anlamak,
bir fotoğrafta değil, bir fikirde yaşamaktır.
O fikir, özgürlük, adalet, eşitlik ve bilimin rehberliğiyle büyüyen bir Türkiye idealidir.

Işığı Söndürmemek

Saat 09.05’te zaman durur;
ama o anda binlerce kalpte aynı ışık yanar.
O ışık, bir milletin vicdanıdır.
Bizim görevimiz, sadece o ışığı taşımak değil,
her yeni nesilde yeniden yakmaktır.

Atatürk’ü anmak bir görevdir,
ama anlamak bir bilinçtir.
Ve o bilinç, bu ülkenin en büyük umududur.

“Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır;
fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.”

Bu söz, yalnızca bir vedâ değil,
bir emanetin ilânıdır.
Ve biz, o emaneti akıl, bilim, vicdan ve sevgiyle taşımaya devam edeceğiz.

İlhami Serdar KARAMAN – 9.11.2025

x.com/iskaraman

(Biz, vefat etmiş büyüklerimizi ve sevdiklerimizi rahmetle ve minnetle anarız. Bu vesile ile Ulu Önder Mustafa Kemal ATATÜRK’ü rahmet ve minnetle anıyorum.)

Popüler