Sadece Bir “Çocuk Şakası” Değil, Ciddi Bir Halk Sağlığı Sorunu

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2024 yılı verileri, acı bir gerçeği gözler önüne seriyor. Ülkemizde 6-17 yaş grubundaki çocukların %13,8’i, yani neredeyse her yedi çocuktan biri, akranları tarafından düzenli olarak zorbalığa maruz bırakılıyor. Bu oran, konunun münferit bir olay olmaktan çıkıp yaygın bir halk sağlığı sorununa dönüştüğünü açıkça göstermektedir.

Akran zorbalığı, çocuklar arasındaki basit bir anlaşmazlık veya şakalaşma değildir. Araştırmaların öncüsü Dan Olweus’un tanımladığı gibi, zorbalığı diğer olumsuz davranışlardan ayıran üç temel özelliği vardır:

1. Kasıtlı zarar verme amacı: Zorbanın eylemi, mağduru incitmek, üzmek veya ona zarar vermek için bilinçli olarak yapılır.

2. Süreklilik göstermesi: Bu olumsuz davranışlar tek seferlik değildir; sistematik ve tekrarlayan bir yapıdadır.

3. Güç dengesizliği: Zorba, fiziksel, sosyal veya psikolojik olarak mağdurdan daha güçlü bir konumdadır ve bu gücü kötüye kullanır.

A. Zorbalık Neden Sadece Okul Sınırlarında Kalmaz?

Akran zorbalığının nedenleri, genellikle okul bahçesinin duvarlarının çok ötesine, çocuğun yetiştiği aile ve toplum ortamına uzanır. Şiddet, öğrenilen bir davranıştır ve bu öğrenme süreci okuldan çok önce başlar.

Aile: Şiddetin Öğrenildiği İlk Yer

Uzm. Dr. Mustafa Kemal Özcan’ın da belirttiği gibi, aile içi şiddete tanık olan veya doğrudan maruz kalan çocuklar, saldırgan davranışları bir sorun çözme yöntemi olarak modelleyebilir ve içselleştirebilirler. Evde gördükleri şiddet, çocukların dünyayı güvensiz bir yer olarak algılamasına ve en temel güven duygularının sarsılmasına neden olur. Ancak bu süreç, sadece davranışsal bir modellemeden ibaret değildir. Sürekli şiddete tanık olmak, çocuğun kendini korumak için duygusal bir kapanma mekanizması geliştirmesine yol açar. Bu “duygusal duyarsızlaşma”, çocuğun başkalarının acısını anlama ve hissetme kapasitesini köreltir ve doğrudan “empati zayıflığına” neden olur. Böylece çocuk, yaşadığı travmayı ve öfkeyi, empati süzgecinden geçiremeden, okulda kendisinden daha zayıf gördüğü akranlarına yöneltir. Araştırmalar, zorbalık yapan çocukların ailelerinin genellikle otoriter ve cezalandırıcı bir ebeveynlik yaklaşımı sergilediğini de ortaya koyarak bu şiddet döngüsünü teyit etmektedir.

Toplum: Şiddeti Normalleştiren Çevre

Bir çocuğun içinde yaşadığı toplum, şiddete karşı tutumuyla zorbalık davranışlarını ya besler ya da engeller. Saldırgan davranışların prim yaptığı, hatta teşvik edildiği bir sosyal çevrede yetişen ergenlerin zorbaca davranışlar sergileme riski de artmaktadır. Özellikle medyada şiddetin sıradanlaştırılması ve şiddet içerikli bilgisayar oyunları, gençlere şiddeti bir güç göstergesi ve sorun çözme aracı olarak sunan tehlikeli rol modeller sağlar. Bu nedenle, zorbalığı önlemeye yönelik programların sadece öğrenciye odaklanması yetersizdir. Funda Kutlu’nun belirttiği gibi, etkili bir mücadele için mikro düzeyde aile ve öğretmenleri, makro düzeyde ise tüm toplumu ve medyayı kapsayan yaygın bir farkındalık ve eğitim seferberliği şarttır.

B. Okulda Başlayan Çözüm: “Bütün Okul Yaklaşımı” Nedir ve Nasıl Uygulanır?

Akran zorbalığıyla mücadelede en etkili yöntem, sorunu bütüncül bir çerçevede ele alan “bütün okul yaklaşımı“dır. Bu yaklaşım, sadece zorbalık yapan veya mağdur olan öğrencilere odaklanmak yerine; okul yönetimi, öğretmenler, rehberlik servisi, tüm öğrenciler ve velileri içeren ortak bir eylem planı oluşturmayı hedefler. OECD PISA 2022 Raporu’na göre Türkiye’deki öğrencilerin %44’ünün hayatından memnun olmaması, bu bütüncül yaklaşımın bir tercih değil, zorunluluk olduğunu göstermektedir. Yüksek düzeydeki bu memnuniyetsizlik, zorbalık için bir risk faktörü oluşturduğundan, sadece bireysel davranışları değil, okulun genel iklimini iyileştiren sistemik müdahaleler şarttır.

Okulda atılması gereken temel adımlar şunlardır:

• Net Kurallar ve Politikalar: Okul yönetimi, zorbalığa karşı net, tutarlı ve önleyici bir duruş sergileyen politikalar benimsemelidir. Bu politika, tüm personele, öğrencilere ve velilere açıkça duyurulmalıdır. Millî Eğitim Bakanlığı’nın 15 Kasım 2022 tarihinde yaptığı düzenlemeyle “Akran Zorbalığı” ve “Siber Zorbalık“ın liselerde disiplin suçu sayılması, bu yönde atılmış önemli bir yasal adımdır.

• Öğretmenlerin Eğitimi: Öğretmenler, zorbalıkla mücadelenin ön cephesindeki en önemli aktörlerdir. Zorbalık belirtilerini tanıma, olayları “çocuklar arasında olur” diyerek görmezden gelmeme ve duruma doğru ve tutarlı bir şekilde müdahale etme konusunda düzenli olarak hizmet içi eğitim almaları kritik öneme sahiptir.

• Öğrencilerin Bilinçlendirilmesi: Millî Eğitim Bakanlığı’nın, Talim ve Terbiye Kurulu’nun 29 Kasım 2023 tarihli onayıyla ortaokul müfredatına “akran zorbalığı” konusunu eklemesi, bu bilincin erken yaşta kazandırılması için değerli bir fırsattır. Bu derslerde öğrencilere empati, dijital güvenlik, şiddetsiz iletişim ve çatışma çözme becerileri kazandırılarak hem mağdur olmaları hem de zorbalık yapmaları engellenebilir.

C. Sorumluluk Paylaşımı: Aileler ve Toplum Neler Yapabilir?

Zorbalık, okulun tek başına çözebileceği bir sorun değildir. Ailelerin ve toplumun aktif katılımı olmadan kalıcı bir çözüm üretmek imkansızdır.

Ebeveynler İçin Rehber

Millî Eğitim Bakanlığı ve UNICEF iş birliğiyle hazırlanan veli rehberleri, ebeveynlere yol gösterici pratik bilgiler sunmaktadır:

• Çocuğunuz Zorbalığa Maruz Kalıyorsa: Sakin olun ve çocuğunuzu etkin bir şekilde dinleyin. Anlattıklarına inanın ve duygularını önemsediğinizi gösterin. Onu suçlamaktan veya “neden karşılık vermedin?” gibi yargılayıcı sorulardan kaçının. Durumu vakit kaybetmeden okul yönetimi ve rehberlik servisi ile paylaşarak iş birliği içinde hareket edin. Gerekirse profesyonel bir uzmandan (psikolog, pedagog veya çocuk psikiyatristi) destek almaktan çekinmeyin.

• Çocuğunuz Zorbalık Yapıyorsa: Çocuğunuza asla fiziksel ceza vermeyin; bu, şiddet davranışını pekiştirmekten başka bir işe yaramaz. Davranışını onaylamadığınızı net bir dille ifade edin, ancak onu etiketlemekten kaçının. Bu davranışın altında yatan nedenleri (ilgi çekme ihtiyacı, evde şiddete maruz kalma, arkadaş sorunları vb.) anlamaya çalışın. Okul rehber öğretmeni ve bir uzmandan destek almak, bu davranış döngüsünü kırmak için en doğru adımdır.

• Çocuğunuz Zorbalığa Tanık Oluyorsa: Çocuğunuzu, zorbalığa uğrayan arkadaşına destek olması için cesaretlendirin. İzleyici kalmanın zorbalığı onaylamak anlamına geldiğini anlatın. Durumu tek başına çözmeye çalışmak yerine, güvendiği bir yetişkine (öğretmen, rehber öğretmen, yönetici) bildirmesinin en güvenli ve doğru yol olduğunu öğretin.

Toplumsal düzeyde ise, şiddetin her türlüsünü reddeden bir farkındalık iklimi oluşturmak, yasal düzenlemelerin etkin bir şekilde uygulanmasını sağlamak ve psikososyal destek hizmetlerini yaygınlaştırmak, bu mücadelenin ayrılmaz parçalarıdır.

D. Kısır Döngüyü Kırmak: Zorbalık Yapan Çocuğa Nasıl Yaklaşılmalı?

Zorbalıkla mücadelede en sık düşülen hata, sadece mağdura odaklanıp zorbalık yapan çocuğu “kötü” veya “sorunlu” olarak etiketleyerek sistemin dışına itmektir. Oysa zorbalık yapan çocuklar genellikle agresif, empati yeteneği zayıf ve suça meyilli olsalar da, bu davranışlar çoğunlukla aile içinde veya çevrede öğrendikleri şiddet döngüsünün bir yansımasıdır. Bu çocuklar da aslında yardıma ihtiyaç duyan çocuklardır.

Bu noktada Türkiye’deki sistemik bir eksikliği kabul etmek gerekir. TÜBİTAK’ın 2024 yılında “Şiddet Uygulayanlara Yönelik Psikososyal Müdahale Modelinin Geliştirilmesi” başlıklı bir çağrı açması, sadece bir ihtiyacı teyit etmekle kalmaz, aynı zamanda yıllardır ülkemizde zorbalık davranışını sergileyen çocukları rehabilite edecek yapılandırılmış, bilimsel temelli ve kanıta dayalı programların bulunmadığının da bir itirafıdır. Bu durum, yaklaşımımızdaki kritik bir boşluğa işaret etmektedir: Genel önleme çabalarının ötesinde, yoğun müdahaleye ihtiyaç duyan çocuklara yönelik uzmanlaşmış programlar geliştirmekte geri kalmışızdır.

Mücadelenin temel ilkesi basit ve nettir: “Kurbanlara yardım edilmeli; zorbalarla ilgilenilmelidir.” Amaç, çocuğu dışlamak değil, davranışını değiştirmesine yardımcı olarak şiddet döngüsünü kırmaktır. Bu, sadece o çocuğu değil, gelecekte onun davranışlarından etkilenebilecek herkesi korumak anlamına gelir.

El Ele Verelim, Akran Zorbalığını Yenelim

Akran zorbalığı, tek bir kurumun veya kişinin çözebileceği basit bir sorun değildir. Kökleri aileye ve topluma uzanan, okulda ise en görünür hale gelen çok katmanlı bir problemdir. Bu nedenle çözüm, ancak okul, aile ve toplumun tam bir iş birliği ve kararlılığı ile mümkündür.

Bu mücadele, sadece çocuklarımızı anlık tehlikelerden korumakla kalmaz, aynı zamanda onlara adil, saygılı ve empatik bireyler olmayı öğretir. Bu da daha sağlıklı, güvenli ve huzurlu bir toplum inşa etmenin temel adımıdır.

Unutmayalım ki, bugün ekeceğimiz barış tohumları, yarının şiddetten arınmış dünyasını yeşertecektir. El Ele Verelim, Akran Zorbalığını Yenelim!

İlhami Serdar KARAMAN – 14.12.2025

x.com/iskaraman

Yorum bırakın

Popüler